Adampol & Polonezköy Tarihi
İstanbul’un Beykoz ilçesine bağlı adeta cenetten bir köşe Polonezköy. Neden Polonezköy adı verilmiş, kimler yaşamış, nasıl gelişmiş? İşte size Polonezköy Tarihi… Tarihte uzun yıllar boyunca Polonya (Lehistan) ile Osmanlı İmparatorluğu birçok kez savaşta karşılaşmış olsa da ticari ilişkiler bakımından birbiri ile yakın ilişkiler içerisinde olmuştur. Polonya arşivlerinde pek yer almasa da Orta Avrupa’nın önem derecesi yüksek krallığı Lehistan / Litvanya’nın Polonya şövalyeleri, 14.yy sonları 15.yy başlarında Kosova savaşında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Sırpların yanında yer alması ile birlikte tarihte ilk kez Osmanlı ve Polonya karşı karşıya gelmiştir. Bu karşılaşmalar birçok kez tekrarlansa da ticari faaliyetlerden dolayı iki ülke arasında oldukça güçlü dostane ilişkiler gelişerek artmıştır. Öyle ki sonraları Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Macarlar, Lehistan kralından yanlarında yer almalarını teklif etmesine rağmen bunu reddeden Lehistan kralı, Sultan 1. Mehmet Çelebi’ye sefirlerini göndererek iki devlet arasında ki resmi ilişkileri de başlatmıştır. Kanuni Sultan Süleyman hükümdarlığında Lehistan ile ilişkiker daha da kuvvetlenerek 1553 yılında sonsuz barış “ebedi ahitname” anlaşması imzalanmıştır. Tabi bu konuda Lehistan Ukrayna’sında yaşayan bir papazın kızı olan Rokselena’nın Sultan Süleyman ile evlenmesi ile birlikte Hürrem Sultan olarak anılan hırsı, zekası, gücü ve Sultan Süleyman’a duyduğu büyük aşkla bilinen Hürrem Sultan’ın ve kızı Mihrimah Sultan’ın rolü oldukça büyüktür. 1772-1773 ve 1793 yıllarında parçalanarak Rusya, Avusturya ve Prusya arasında paylaşılan Lehistan bağımsızlığını kaybeder. O dönemki siyasi koşullar içerisinde Osmanlı bu duruma müdahil olamasa da Polonya’nın (Lehistan) işgalini kabul etmeyen tek devlet olmuştur. Hatta Padişah, Osmanlı sarayında gerçekleşen resmi törenlerde Lehistan elçisi için her zaman boş koltuk ayırılır ve diğer ülke diplomatlarını huzuruna kabul ettiği anlar da ise Padişah herkesin duyabileceği şekilde “Lehistan elçisi nerede” diye sorar, sadrazam ise imalı bir biçimde “Lehistan elçisi yoldadır fakat yol mazeretleri sebebiyle gecikecektir” cevabını verir. Bu anekdot iki ülke arasındaki dostluğun ne kadar kuvvetli olduğunu yine kanıtlamaktadır. Polonya’da işgale karşı ayaklanmalar olsa da başarıya ulaşılamaz ve birçok kişi yurtlarını terk eder. Haritadan silinen Lehistan, Osmanlı’nın komşularının da tehlikeli biçimde güçlenmesine sebep olmuştur. Göç ettikleri başka ülkeler ile Osmanlı Devleti’ne de sığınan Polonyalılar hemen koruma altına alınır ve Osmanlı artık bağımsız bir devleti olmayan Polonya’lılara bir müttefik gibi dostça yaklaşım gösterir. Öyle ki 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması’nda yer alan maddelerde Rusya’ya iade edilmesi gereken Polonya’lı göçmenlerin iade şartını Osmanlı görmezden gelerek uygulamaya koymamış ve İstanbul’da örgütlenmelerini de göz ardı etmiştir. Sürgünde olan Prens Adam Jerzy Czartoryski Paris’te kurduğu ve başkanlığını yaptığı Milli İhtilal Hükümeti ile Polonya’lı yazar, general, prens, şairler gibi vatanperverlerden oluşan siyasi sürgünde ki göçmen birliğine de önderlik ederek özgürlük mücadelesini sürdürmektedir. Prens Adam Czartoryski’nin önderliğini yaptığı ve merkezi Paris’te olan göçmen birliği ve hükümeti kendisine bağlı olarak İstanbul’da Doğu ajansını açar ve yöneticiliğini de Michal Czajkowski yapmaktadır. Sürgündeki bu hükümet Ruslarla arası iyice gerilen Osmanlı İmparatorluğuna iki generalini Michal Czajkowski ve Zamojski’yi elçi olarak gönderirler ve aynı zamanda bugünkü Karaköy’de yer alan St. Benoit okulu kurucularından olan Lazaryen misyoner rahipleri ile irtibata geçerek bunların topladığı paralarla Rus ordusuna esir düşen askerler kurtarılır ve rahiplerin arazilerine kurtarılan askerler yerleştirilir. Bu askerler ile birlikte işçilik yapan veya başıboşta olan Polonya’lılar Prens Adam Czartoryski tarafından bir araya getirilerek 1842 yılında bugünkü Polonezköy’de sığınaklara yerleştirilir. Bir dönem “çingene konağı” adıyla bilinen bu bölge Polonya kolonisinin buraya yerleşmesi ile adını kurucuları Prens Adam Czartoryski’den alarak ve Adam’ın Tarlası anlamına gelen Adampol adıyla anılmaya başlar. Osmanlı İmparatorluğu ile Ruslar arasında baş gösteren 1853 tarihinde ki Kırım savaşı sırasında buradaki Polonyalı asker ve vatanperverlerden oluşan iki alay oluşturulur. Savaştan önce Müslümanlığı kabul eden Michal Czajkowski padişah fermanıya Mehmet Sadık Paşa adını alarak bu Polonyalı lejyonerlerin kumandanlığında Osmanlı İmparatorluğunun yanında savaşırlar. Kahramanca savaşan bu birliğe padişah tarafında nişan sancağı verilerek ödüllendirilir. Kırım savaşı sonrası terhis edilen alay geçici olarak geldikleri bu topraklara Sultan Abdülmecid’in izni ile ailelerini de getirerek Adampol’de tarımla uğraşı halinde hayat sürmeye başlarlar. Osmanlılarca Adamköy olarak da anılan yer sonraları Polonez Karyesi ismi ile anılmaya devam eder. 1880 yılında Polonezköy’deki topraklar Lazaryenlerden satın alınmak için bir akit imzalanarak 1883 senesinde köy Prens Adam’ın oğlu Prens Wladyslaw Czartoryski tarafından satın alınmıştır. Adampol bölgesini bir Polonyalı’nın satın alması ile Polonezköy dünyada Polonyalıların ikamet ettiği ve yaşadıkları ülke tarafından köyün idaresinin özgür bırakıldığı ve baskı kurulmadığı tek örnek bölge olarak kayıtlara geçmiştir. Başka bir deyişle köyün idaresine Osmanlı İmparatorluğu herhangi bir baskı uygulamamıştır. 1894 yılında ise Osmanlı burada yaşayan mültecilere vatandaşlık belgesi vererek etnik kimlik kazandırmıştır. 1. Dünya savaşında bir çok yer ile birlikte Polonez Kariyesinde de yaşanan ekonomik kriz ile birlikte 1918 yılında Polonya’nın bağımsızlığını kazanması ile buradaki göçmenlerin bir kısmı vatanlarına geri dönerken 200 kadar nüfuslu Polonyalı burada kalmaya devam eder. Bu sebeple bu bölge Cumhuriyetin kurulması ile birlikte 1923 tarihinde resmen Polonezköy adını alır. Tarımda başarılı işler çıkaran bu köy Mustafa Kemal Atatürk’ün ilgisini çeker ve Atatürk 1937 yılında Polonezköyü ziyaret eder. Polonya gelenek ve görenekleri ile karşılanan Atatürk, ziyafet, ikramlar ve gösterilen misafirperverlikten dolayı neşelenir ve Polonya danslarını görmek istediğini söyler. Adampol çalgıcıları keman ve akordeon eşliğinde “Karakovlu” dansını çalarken ve bu dansı yapan genç kadınla Atatürk tango yaparlar. Polonezköy’de güzel birkaç saat zaman geçiren Atatürk, bu ziyaretin bir bölümünde de Josef Dochoda’nın evinde dinlenmiştir. Bu güzel ziyaretin ve misafirperverliğin sonrasında Polonyalıların Türk vatandaşlığına geçirilmesini emreder ve 1938 yılında Polonezköy’de yaşayanlar Türk vatandaşlığı hakkına sahip olurlar. 1960’lı senelerde ekonomik anlamda zor dönem geçiren Türkiye’deki Polonezköy yaşayanlarının bir kısmı yurtdışına göçerken ve aynı zamanda arazilerini de Türkler satın almaya başlayarak Polonezköy’de Türklerin de yaşam sürmeye başlaması söz konusu hale gelmiştir. Tabi bu durum toprakların mülkiyet hakkı Prens Wladyslaw Czartoryski ve mirasçılarındayken, mirasçılar ın1968 senesinde bu haklarından feragat etmesiyle oluşmuştur. 1975 senesine gelindiğinde Polonezköy’de ki Türk çiftliklerinin sayısı 10 adeti bulduğu tespit edilmiştir ve sonraları köye Türkler’de yerleşmeye başlamışlardır.. Polonezköy’ün hem sosyolojik hem ekonomik anlamda değişimi ise 1960’lı yıllarda Beykoz ilçesi ile birleşen yolun açılması ile başlamıştır. Bu yolla birlikte köyde dinlenerek huzurlu vakit geçirmek isteyenlerin köye oldukça yoğun turistik ziyaretlerde bulunmaya başlamışlardır. Tarım ve hayvancılıktan daha kolay bir işkolu olduğuna kanaat getiren köy halkı pansiyonculuk yapmaya başlamış ve pansiyonculuk kısa süre içerisinde köy sakinlerinin çoğunluğu için ana geçim kaynağı olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Turizm gelirlerinin artmasıyla göç durmuş ve oluşan işgücü ihtiyacı için buralara orman işçisi olarak gelen Tokat’lılar ile bu ihtiyaç karşılanmaya başlamıştır. Polonezköy’e yerleşen İstanbul’lu zenginler ve Tokatlılar köy halkı ile kolayca uyum sağlayarak yaşamaya başlasada Polonezköy’ün Leh karakteristiği farklılık göstermeden halen günümüze kadar ulaşmıştır. Öyle ki, Polonezköy’ün muhtarlık seçimlerinde bile adaylar çoğunlukla kökeni Leh olanlardan çıkmakta ve köyün idaresi hala Leh kökenli vatandaşlar ile yapılmaktadır. 1994 senesinde Polonezköy ve etrafında ki orman arazileri Tabiat Parkı statüsüne geçirilerek korumaya alınmış ve böylece ünü sadece Türkiye’de değil tüm dünyaya yayılmış olan Polonyalı’lar arasında da bilinen bu cennet köşenin çekiciliği daha da yükselmiştir.

Ulaşım
Polonezköy İstanbul’un arka bahçesi sayılabilecek konumda olduğunda hem yakın hem de ulaşımı oldukça kolaydır. Buraya ulaşmak için size en yakın yoldan gelebilirsiniz; Kavacık köprüsü - Riva yolu - Acarkent sapağı – Orman yolu Ümraniye – Hekimbaşı – Çavuşbaşı – Orman yolu Çekmeköy – Taşdelen – Alemdağ – Reşadiye – Orman yolu rotalarından herhangi biriyle Polonezköy tabelalarını takip ederek rotanızı tamamlayabilirsiniz.

Gezilecek Yerler
Şehrin ve günlük hayatın stresinden, trafiğinden, karmaşasında uzaklaşarak huzur içinde vakit geçirmek ve ciğerlerinize bol oksijen depolayarak nefesinizi tazelemek için, yeşilin tüm tonları, yabani kuşların eşsiz melodileri ile hem kültür hem de doğayı bir arada yaşayıp hoşça vakit geçirmek… Beykoz ilçesine bağlı şirin mi şirin Polonezköy (Adampol) ’ü mutlaka görmelisiniz. Polonezköy’e yaklaştıkça yemyeşil ağaçlar ve tabiat ile çevrelenen orman yolunun sizi sürprizlerle dolu bir güne hazırladığını hissedeceksiniz.